Ruhani açılımı, İran nereye gidiyor

Ruhani açılımı, İran nereye gidiyor
DÜNYA Haberleri

İran'ın Ahmedinecad'dan sonraki lideri Hasan Ruhani'nin ılımlı mesajlar vermesi, uluslararası camiada ilgiyle karşılandı.

İran'da 14 Haziran'da yapılan seçimlerde reform yanlılarının desteklediği Hasan Ruhani, oyların yüzde 50,71'ini alarak ikinci tura gerek kalmadan Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmuştu. Ruhani, seçim kampanyasını ılımlı bir söylem üzerine kurmuş ve Mahmud Ahmedinecad'ın sert bir dil kullanarak İran'a zarar verdiğini dile getirmişti. Ahmedinecad gibi sertlik yanlısı bir liderden sonra ılımlı bir dil kullanan Ruhani'nin Cumhurbaşkanlığı'na gelişi uluslararası camiada ilgiyle karşılanmıştı. Ruhani'nin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısı için New York'ta bulunduğu sırada Obama'yla Ruhani'nin bir görüşme gerçekleştirmesi dillendirilmişti. Böyle bir görüşme gerçekleşmedi. Ancak ABD Dışişleri Bakanı John Kerry İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif baş başa görüşmüştü. İran'ın yaklaşımının bir imaj çalışması mı yoksa köklü bir siyaset değişikliği mi olup olmadığı tartışılıyor.

Ceren Kenar
(Türkiye Gazetesi yazarı):
İran'ın şahinleri Ruhani'ye şimdilik ses çıkarmıyor
Ruhani, secim kampanyasını ağırlıklı olarak İran'ın dünya siyasetindeki izolasyonunun özellikle ekonomik sonuçlarına dikkat çekmeye adadı. Zira Ruhani, daha şahin İranlı siyasetçilerin aksine, İran'ın dünya sahnesindeki izolasyonunun küresel bir komplodan ziyade İran'ın yanlış siyaseti yüzünden olduğunu vurguluyor, Ahmedinecad'dan eleştirilerini sakınmıyordu. İran'da gördüğümüz yeni "halkla ilişkiler stratejisi"nin ana hatları, İran'ın izolasyonunun hesabını bir önceki hükümete Ahmedinejad'a mal ederek, yeni bir politika geliştirmek üzerine kurulu. Hatemi döneminde gerçekleştirilmeye çalışılan reform girişiminin aksine, bu sefer İran şahinleri düşük profilde bir görüntü veriyor, Ruhani'nin girişimlerine ses çıkarmıyor. İran'daki reform hareketinin ne kadar gerçek ve derine ineceğini: yaşanan surecin sonunun Suriye'de Hafız Esad'ın ölümü ile başlayan ve ömrü epey kısa süren Şam Devrimi'ne mi yoksa Gorbaçov'un başlattığı Perestroyka'ya mi benzeyeceğini ise zaman gösterecek.





Doç. Dr. Gökhan Bacık
(İpek Üniversitesi öğretim üyesi):
Test edilen yeni bir strateji söz konusu
İran bir kurumlar devletidir. Türkiye'de ya da Batı'da olduğu gibi değildir. İktidar bu kurumlar arasında dağıtılmıştır. İçeride bir iktidar odağı rejimin asıl koruyucularını "böyle bir politika değişikliğine gidersek faydamıza olur" diyerek ikna ettiler. Ruhani, ideolojik olarak İran devrimiyle problemi olan biri değil. Sadece yöntem olarak daha ılımlı biri. Dolayısıyla, İran yeni bir tarz geliştirmeye çalışıyor. Bu politika değişikliği, nihayete erdirilmiş filan değil. Test edilen yeni bir strateji söz konusu, bir içtihat değişikliğine gidiliyor. Ahmedinecad'ın söyleminin "köylüce", "işe yaramaz" olduğunu düşünüyorlar. Soğuk Savaş döneminde ABD için sembolik önemi olan ülke Sovyetler'di. Soğuk Savaş'tan sonra sembolik olarak önem kazanan ülke İran oldu. Bu mevzunun ABD kamuoyunda bu kadar tartışılması da bundan ötürü. İran, Orta Doğu'da çok etkili bir ülke. Özellikle Hizbullah gibi örgütler üzerinde ciddi bir nüfuza sahip. Şu an "sen varsın" denilerek İran'ın konumu kabul ediliyor.





Doç. Dr. Mehmet Şahin
(Gazi Üniversitesi öğretim üyesi):
Rejim tıkanma noktasına gelmiştir
Son yaşananları sadece Suriye temelli okumak doğru bir yaklaşım değil. 6 ayda bir İran'a giden, İran siyasetini çok yakından takip eden biri olarak bunu söylüyorum. 34 yıldır hem iç politikada hem dış politikada hem de ekonomide bir tıkanma söz konusu. Kısacası, rejim artık tıkanma noktasına gelmiştir. Özellikle ekonomi alanında büyük bir tıkanma var. İran toplumu, ABD, AB ve BM'nin uyguladığı yaptırımların yumuşamaması durumunda ekonominin daha da kötüye gideceğinin farkında. Bu yüzden de değişim söylemini dillendiren birini Cumhurbaşkanı olarak seçtiler. Bununla beraber İran'ın Suriye'de uyguladığı politika da İslam dünyasında İran'a olan tepkiyi artırdı. Bu anlamda da yeni bir sürecin başlatılması İran için gereklilik arz etti. Gelinen noktada 1979'daki temel ilkelerden bile taviz verildi. Dolayısıyla İran Cumhurbaşkanı'nın dillendirdiği yeni söylem, 34 yıllık rejiminin başarısını değil başarısızlığını gösteriyor.



Doç. Dr. Mehmet Akif Okur
(Ankara Strateji Enstitüsü):
Nükleer konusu, İran'ın kırmızı çizgisidir
İran'da yaşanan durum, bir imaj çalışmasının ötesinde daha köklü bir politika değişikliğini gösteriyor. Rejim, geniş kitleleri yabancılaştırmış durumda. Özellikle muhalefeti kuvvet kullanarak bastırma girişimi sert bir şekilde geri tepti. Uluslararası aktörlerin de ekonomik yaptırımlar uygulaması rejimin ekonomik kriz içerisine girmesine neden oldu. Dolayısıyla İran halkının gözünde hem baskıcı hem de ekonomik sıkıntı içerisine giren bir rejim fotoğrafı oluşmuş durumda. İran, nükleer konusunu kırmızı çizgi ilan ederek kontrollü bir açılım geliştirecektir. Çünkü İran açısından nükleer konusu bir milliyetçilik meselesidir. Şu an için rejimin en çok isteyeceği şey, ekonomik yaptırımların kaldırılması olacaktır. Taraflar masaya oturduklarında uzlaşmaları noktasında her iki tarafın da üzerinde bir baskı oluşacaktır. Ruhani'nin temel endişesi, ABD'nin İran'da rejim değişikliğini istemesi. Ancak Obama, böyle bir şey istemediklerini söyledi.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...