Mısır’a Sisi, Yemen’e Husi

Mısır’a Sisi, Yemen’e Husi

DÜNYA Haberleri

Yemenli İHA muhabiri Halid Aklân Yemen’i anlattı: Yemen kendine yeten bir ülke, toprağı mümbit, hayvancılığa müsait. Sadece balık tutsalar karınları doyar. Ancak rahat bırakmazlar canım ülkeyi. Ümmetin çocukları ölüyormuş kalıyormuş... Kimin umurunda?

HALİD AKLÂN

Türk halkı Yemen’le yakinen ilgilense de pek bilgi sahibi değil. Bir Yemenli olarak bazı şeyleri açıklama gereği hissettim, umarım faydalı olur okuyucularımıza...
Dünyadaki ticari gemilerin en az üçte biri Bab-ül Mendep Boğazı’nı kullanır, bir şekilde Yemen sularına girer çıkar. Yemen’in hem Kızıldeniz’e hem Aden Körfezi’ne kıyısı var. Kuzeyi Arabistan, doğusu Umman... Boğazın öbür tarafı Cibuti, Somali, Eritre, Habeşistan.
Yani mühim bir ülke, emperyalistlerin dikkatini çekecek kadar.
Sakın Yemen’in şu durumuna bakıp aldanmayın, aslında köklü bir ülke, mümbit toprakları ve derin bir tarihi var. Ad Kavmi Ahkâf çöllerinde (Hadramevt) mukimdi, Hazreti Hud çok dolandı bu topraklarda... Melike Belkıs ile Süleyman Aleyhisselamın kıssasını duymuş olmalısınız. Sebe suresinde zikrolunan Sebeliler muazzam bir sed (Marib Barajı) kurarlar. Arazileri sulayıp bol mahsul alırlar, ancak zenginleşince kibre kapılırlar. Sonra şiddetli bir yağış, “Arim Seli” barajı önüne katar, şehirlerini yıkar.
İslam’ın neşrinden önce Arap kabileleri Yemen’e (Himyer, Sebe, Kahlân) bağlıdırlar. Başlarında Melik Tubba gibi muhavvidler de olur, Ebrehe gibi azgınlar da...
Sana’nın ak köşkleri seyyahları şaşırtagelir daima. Kerpici nasıl kıvama sokarsa sokar, 8 katlı binalar yaparlar...
Yemen, İslam’ı seçince Efendimiz (Sallallahü aleyhi ve sellem) Muaz bin Cebel’i yollar. Büyük sahabe gelip Taiz’de bir cami kurar. (Ki ben de Taizliyim bu arada...)
Ebu Hureyre, Ammar bin Yasir, Ebu Musa el-Eşari, Feyruz bin Deylemi, Veysel Karani, İmam-ı Mâlik bu toprakların çocuklarıdır. İmam Hanbel Yemen’de ders okutur, İmam-ı Şafii ise Yemenli bir anneden doğar (radıyallahu anhüm)...
Yemen Emeviler ve Abbasiler zamanında halifeye bağlıdır. Sonra Ziyadiye, Yafuriler, Karmatiler, Ressiler, Suleyhiler, Hemdaniler, Mehdiler, Resuliler, Tahiriler derken Üç Hilal dalgalanmaya başlar (1517) 401 yıl vilayet olur Osmanlı’ya.

Mısır’a Sisi, Yemen’e Husi

KURTLAR SOFRASI
Osmanlı 1918’de çekilir. Kuzey Yemen’in muhtariyeti tanınır, Güney ise İngiltere’nin elinden kalır. Zincirinden ancak 1967’de boşanır, bu sefer de Sovyetlerin sultası altında kalır.
Zaten Yemen eskiden beri başkalarının savaş alanıdır. Nitekim altmışlı yıllarda ABD, Faysal’ı, SSCB ise Nasır’ı kullanarak ülkeyi kana boyar. Bir nevi sağ sol çatışması. Kuzeyi destekleyen Arabistan’la, güneyi arkalayan Mısır birbirini yiye dursun İsrail 6 gün savaşları ile çanlarına ot tıkar.
Suudlar bu gün de alandalar, karşısında ise Mısır yerine İran. Arka planda yine ABD ile Rusya!
Neyse, Güney ve Kuzey Yemen 1990’da birleşip el sıkışırlar. Ancak Husiler otorite tanımaz. İlk ayaklanma 2004’te çıkar. Ardından 8 ayrı kargaşa. Şu anki Husi lideri Abdülmelik Husi’nin ağabeyi Hüseyin El Husi de böyle bir kalkışmada ölür mesela.

KOLTUĞUNA TUTKALLA...
Ali Abdullah Salih koltuğunu seven bir başkandır, 33 yıl iktidarda kalır. Devleti ele geçirir, seçimler sureta yapılır. Mütemer (Kongre) Partisi kazanacaktır nasıl olsa.
Kendisi de eski bir darbecidir, “Yemen’in Özal’ı” diyebileceğimiz İbrahim Hamdi’yi öldürüp yerine geçer zamanında. Ki o hadisede de Suudi Arabistan’ın parmağı var.
Kendisi aslen Zeydidir, yalnız namazlarını Şafiiler gibi kılar. Sıkı bir teşkilatçıdır, her iki tarafa da oynar, mühim mevkilere akrabalarını getirir mutlaka.
Mesela diyeceksiniz? Oğlu Ahmed Ali’yi Muhafız Alayı komutanı yapar. Emniyet teşkilatını ise Yeğeni Yahya’dan sorarlar.
Muhelefet tarafından ortak aday gösterilen Faysal bin Şemlen 2006 seçimlerine iyi hazırlanır, ancak neticeler sandıktan değil çekmeceden çıkar. Devlet Ali Abdullah Salih’in elindedir, şikâyet etsen ne yazar.

SEÇİMLE GELMESİNLER DE...
Suudlar ve BAE şeyhleri halkla bütünleşmiş bir iktidardan korkarlar. Velev ki Husiler kalsın ama vatandaşın seçtiği gelmesin başa.
Bu işin ucu kendilerine dokunacaktır yoksa.
Gelgelelim Ali Abdullah Salih’i de yerinde tutamazlar, “Arap baharı” ile devrilir, yaralı olarak Arabistan’a kaçar.
Cumhurbaşkanlığına (muvakkaten) Abdurabbu Mansur Hadi seçilir (%98’lik bir oyla). Anayasa yazılır, bütün taraflar ve hasseten Husiler altına imza koyar. Tam sükunet sağlanacak derken kuzeyden sökün edip gelir, Başkent Sana’yı işgal ederler bir anda. Ve o hızla Hudeyde Limanına...
Terörün sebebi yok, düğmesi vardır. Sanki bir el butona basar.
BM temsilcisi (Faslı Cemal bin Ömer) dahi Husileri destekler. Kameralar kendisine döndüğünde “yok canım ne darbesi, kim uyduruyor bunları” der, kendinden emin bir tonla. Hâlbuki o akşam Saade şehrinde Abdülmelik Husi ile beraber oldukları çıkar ortaya. BM sömürücülerin temsilcisi olduğuna göre, demek bu rol biçilmiş ona.

ŞAKİ ŞEHRE İNİNCE
Sana halkı şu anda çok huzursuz, gasp, soygun kol geziyor. Sanat, ticaret durmuş aşikâre yağma.
Husiler, kendilerine karşı olanları evlerinden alıp infaz ediyor, Sünni mescitlerini kapatıyorlar birbiri ardınca.
Diyelim ailenizden biri muhalif, bir gece kepçe makinesi gelip dayanıyor, eviniz eşyaların üstüne yıkılıyor.
Ali Abdullah Salih de yerini buldu. Gelip Husilere katıldı sonunda. Ancak zikzaklara devam edince darbecilerin gazabına uğradı, kırmızı bir çarpı çektiler fotoğrafına.

ZEYDİ AYRI, HUSİ BAŞKA
Şurasını bilmenizi isterim ki Zeydilerin hepsi Husilere destek vermiyor, en az yarısı devletin yanında. Hatta gençlerin İran ağzıyla konuşmasından, Acem sempatizanı olmasından bizarlar. Bu ülkede aşure merasimi hiç yapılmadı, kendilerini zincirle kana boyayan militanlara endişe ile bakıyorlar.
Bu arada parantez açalım Zeydiler diğer Şiilere benzemez. Dört halifeyi de meşru görür, sahabe-i kirama dil uzatmazlar. Masumiyet, mut’a, takiyye gibi konularda İranlılardan ayrılır, fıkıhta Hanefi’ye yakın dururlar.
Ülkedeki Zeydi’lerin gücü yüzde 25 civarında. Husi partisi Hizb-ül Hakk ise, en parlak döneminde 301 mebustan birini kazanabildi anca.
Husiler, kuzeydeki dağlık arazide yaşayan kapalı bir toplumdur aslında.

HUMEYNİ’DEN SONRA
Humeyni devrinde İran’a götürülüp Kum kentinde okutulan Bedreddin El Husi, dönüşünde propagandaya başladı. Tahran’ın mali gücü ile kurslar, mektepler, yurtlar, sağlık ocakları açtılar.
Teşkilat sinsice kadrolaştı, Ali Abdullah Salih sayesinde ordu ve devlet kademelerine sızdı. İşte bu yüzden başkent Sana’yı kolayca ele geçirdiler, asker polis müdahale etmedi onlara.
Acem mollaları pek ortalıkta görünmez, daha ziyade Lübnanlı Şiileri kullanırlar burada. Zaten Ensarullah da (Husiler’in silahlı gücü) Hizbullah’ı model alır yapılanmada.
Sasani İmparatorluğunu yeniden kurmaya niyetlenen Ruhani için Yemen çok önemli. Buradan Afrika’ya da atlayabilirler kolayca.
Al Suud’u vur İran’a. Ümmetin çocukları ölüyormuş kalıyormuş... Kimin umurunda?

KENDİNE YETER AMA...
Yemen kendine yeten bir ülke, toprağı mümbit, hayvancılığa müsait. Sadece balık tutsalar karınları doyar. Bir zamanlar sadakalarını Arabistan’a yolluyorlarmış hatta.
Kaya tuzu, mermeri, kömürü, kurşunu, nikeli, bakırı ve ciddi petrol yatakları var. Gaz rezervleri emperyalistlerin iştahını kabartacak kadar..
Ancak birileri ellerine gat denen otu sıkıştırmış, gün boyu çiğneyip tükürüyorlar. Hafiften ‘kafa’ yaptığı malum ama toz kondurmuyor “sigara içsek daha mı iyi” diyorlar. Bu nebat tam bir baş belası, çok su istiyor, kaynakları tüketiyor. Son yıllarda kahve alanlarına da taştılar, bir ihraç malı daha elden gidiyor.
Somalili mülteciler ayrı dert, iş yok, güç yok, sersefil sürünüyorlar ortalıkta. Abluka ile başlayan gıda sıkıntısı bilhassa onları vurdu, perişan oldular.
Koalisyon güçleri su hatlarını tahrip edince, kolera vakaları da patladı. Her on dakikada “önlenebilir sebeplerden” bir çocuk hayatını kaybediyor.
Ki siz bu yazıyı okuyuncaya kadar iki tanesi gitmiş olacak hesapta.

ATEŞ DÜŞTÜĞÜ YERİ YAKAR
Ülke gitmeli olunca Suudlar sahaya indi. Hava taarruzu başlattılar. Gelgelelim bomba kadın, çocuk ayırmaz, ateş düştüğü yeri yakar.
ABD için önemli olan ölen Müslüman sayısı. Ha oradan olmuş, ha buradan. Suudlar da alet olur, okul servislerini, düğün alaylarını, taziye çadırlarını vururlar.
Arap koalisyonu sanıldığı gibi meşru hükûmetin yanında değil. Başbakan Ubey Bindar milliyetçi bir insandı ama vazifeden aldırdılar. BAE ise Socotra adasına yerleşti kimseye sormadan.
El-Kaide’yi Körfez emîrleri ile Suudların semirttiğini biliyorsunuz, hâlâ devam ediyor, Vehhabilik empoze ediyorlar etrafa.

 

Düzenleyen:  - DÜNYA
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...