Herkes bu kapının peşinde

Düzenleyen:
Herkes bu kapının peşinde

DÜNYA Haberleri

Suriye’de altıncı yılını geride bırakan iç savaşın Türkiye’yi tehdit etmeye başlaması, müttefik ülkelerin ikili oynamaları sebebiyle Türkiye’nin 24 Ağustos 2016’da başlattığı Fırat Kalkanı Operasyonu kritik bir eşiğe geldi. Cerablus, Rai ve Azez’den sonra El-Bab’a yönelen Türkiye operasyonun 121. gününde 16 şehit daha verdi.

Osman SAĞIRLI

DAEŞ ile mücadele ettiğini öne süren, uluslararası toplantılarda boy gösteren ülkelerden hiçbirinin sahada olmaması ya da bu kadar geniş istihbarat ağı ve teknolojik imkânlara rağmen DAEŞ’in bitirilemeyişinin altındaki şüphesiz ki birçok sebep var.

Her ne kadar “Türkiye savaşın içine çekilmek isteniyor”, “Batının Suriye politikalarını uyguluyor”, “Suriye’de ne işimiz var?” gibi ithamların gerçeklikle hiç ilgisinin olmadığı ortada. Zira Türkiye, yanı başında küresel güçlerin maşası DAEŞ ve suç ikizi PYD’nin Türkiye’ye yönelik tehditlerini bertaraf etmek, kısacası terörü sınırımızdan uzak tutmak için mücadele ediyor. Türkiye’ye Suriye’de 37 şehit 200’den fazla yaralı verdiren olayların perde arkası oldukça karanlık. Bazı çevrelerden aldığı destekle Irak’ta filizlenip Suriye’de semizleşen DAEŞ, birçok ülkede terör örgütü olarak kabul edilmesine rağmen tabela değiştirip Suriye’de DAEŞ’e karşı yeniden dizayn edilen PKK, Türkiye’nin sınır güvenliğini tehdit etmeye başlayınca Türkiye kendisini DAEŞ karşıtı koalisyonun içinde buldu.   

KOALİSYON HAVADA KALDI 

ABD öncülüğünde 2014 yılında kurulan DAEŞ’e karşı mücadele koalisyonu, sadece hava operasyonlarına dayalı stratejisiyle ne yazık ki ne Suriye ne de Irak’ta istenen sonucu vermedi. Karnesi kırıklarla dolu olan koalisyonun basiretsizliği yüzünden Türkiye DAEŞ’in terör eylemlerine hedef oldu. Suriye’de DAEŞ’le mücadeleyi öncelemek yerine PKK’nın Suriye uzantısı PYD’ye alan açmayı hedefleyen girişimler sonrası Türkiye, “Kendi göbeğimizi kendimiz keseriz” anlayışıyla bir takım önlemler aldı. Terörü kaynağında kurutmak amacıyla Suriye’nin kuzeyine operasyonlar düzenleyen Türkiye, DAEŞ’e karşı mücadelede yer aldığını duyuran 63 ülkenin neredeyse hiçbirinden destek görmedi. Destek bir yana DAEŞ’e yardım etmekle dahi itham edildi. Sonrasında CIA her ne kadar bu iddiasından dolayı özür dilese de Türkiye’nin mücadelede yalnızlığı sona ermedi.
DAEŞ’e karşı mücadele gerekçesiyle Suriye topraklarına adım atan ülkeler, Rusya ve ABD’nin çıkarları arasına sıkışıp kaldı. Öyle ki DAEŞ’e karşı hava operasyonu düzenleyen Türkiye’nin Suriye tarafından “uçaklarınızı düşürürüz” tehdidine dahi kulak tıkadı. Türkiye bu defa kara operasyonuna yöneldi. Fırat’ın batısını PKK’dan,  güney sınırına komşu yapılmak istenen DAEŞ’ten kurtulmak için askerî operasyonlara başladı. ÖSO desteği ile yürütülen çalışmalar El-Bab’da büyük bir direnişe sahne olmaya başladı. Peki Türkiye’ye 34 kilometre mesafedeki 200 bin nüfuslu El-Bab’da niçin bu kadar şehit verdik?

DAEŞ BAHARI KIŞA ÇEVİRDİ

Suriye’de 2011 Mart’ında başlayan Arap baharına son anda katılan bölgelerden biri olan El-Bab, çok kısa zamanda bölgede güç dengesini oluşturmak isteyen tarafların vazgeçemediği yerlerden biri oldu. 2012 yılının Nisan ayına kadar Suriye İç Savaşı’ndan etkilenmeyen El-Bab, 20 Nisan’da Suriye ordusunun şehirdeki protestoculara ateş açmasıyla kendini çatışmaların içinde buldu. Rejime karşı direnişin kalelerinde biri olması çok fazla zaman almadı. Muhalifler ile rejim güçleri arasında yaşanan çarpışmalardan sonra şehir merkezi 18 Temmuz’da Sünni muhaliflerin eline geçti. El-Bab’ı üs olarak kullanan muhaliflerin Halep’in kuzeyini de kontrol altına almasıyla birlikte 2013 yazında bölge DAEŞ militanlarının ilgisine mazhar oldu. Bugüne kadar muhaliflerin direnişini kırmaktan ve küresel güçlere hizmet etmekten başka bir gayesi olmayan laboratuvar örgüt DAEŞ, 2013 Kasım’ında bölgeye ele geçirdi.

REJİM HALEP’İ KORUMA DERDİNDE

Suriye rejimi ve İran Türkiye’nin El-Bab’a girerek Halep’i tehlikeye düşürmesini istemiyor. Muhaliflerin El-Bab’a girmesi Halep merkezin kuzeyinden bir cephe açılması anlamına geliyor. Bu nedenle Suriye rejimi ve İran Halep ile El-Bab arasında tampon bölge oluşturma peşinde. Halep’te kasım ayından bu yana yürütülen katliamların gerekçesi de aslında bu.
Mesele Halep olunca Suriye rejimi, İran ve YPG ortak menfaatleri çerçevesinde birlikte hareket ediyor. Türkiye’nin El-Bab’a yönelmesi ile birlikte YPG batıdan Afrin ve doğudan Menbiç üzerinden El-Bab’a doğru hareket etmeye başladı. Yani Türkiye bölgede her ne kadar DAEŞ’le mücadele ediyor görünse de ona dolaylı destek veren YPG ile de karşı karşıya. Bu durum da El-Bab’ın ele geçirilmesini geciktirdiği gibi ciddi kayıpları da beraberinde getiriyor.

El-Bab İKİNCİ BAŞKENTMİŞ

6 yıldır görünüşte iç savaş ancak aslında küresel bir savaşa sahne olan Suriye’de şu anda belki de en kritik nokta El-Bab. Bulunduğu konum itibarıylı oldukça stratejik bir önem taşıyan El-Bab, Akdeniz kıyısındaki Lazkiye’den başlayarak, İdlib, Halep ve Menbiç’ten geçerek Irak’a doğru uzanan otobanının Kuzeyle kesişme noktası. DAEŞ’in Türkiye’ye yönelik terör eylemlerini gerçekleştirdiği Cerablus ve başkent olarak ilan ettiği Rakka ve Deyr ez Zor’a giden ana yolun tam üzerinde. Hatta DAEŞ’in ikinci başkenti. Bölge hendeklerle dolu… Dahası DAEŞ’in bomba fabrikalarının bulunduğu bir bölge. El-Bab’ın Türkiye ve ÖSO tarafından kontrol altına alınmasının en ağır faturası şüphesiz DAEŞ’e çıkacak görünüyor. Zira DAEŞ, hem Türkiye sınırındaki hâkimiyetini kaybedecek hem de Rakka’ya sağladığı lojistik destekte kullandığı bu güzergâhı kaybedecek.

KÜRT BÖLGESİNE ENGEL

Türkiye’nin El-Bab’ı alması Kürt grupların Afrin ve Kobani’yi birleştirme dolasıyla bir Kürt bölgesi oluşturma hayallerine de nokta koyması anlamına geliyor.
Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyini her türlü terörden arındırma girişimlerine karşı ABD ve Rusya ile güç birliği arayışında olan PKK’nın Suriye kolu PYD varlığını korumak için her türlü yolu deniyor.  Zira uluslararası arenaya DAEŞ’e karşı mücadele eden tek güç ve kahraman olarak lanse edilen PYD Türkiye’nin Fırat Kalkanı Operasyonuna başlaması ve bölgede 90 kilometre uzunluğunda 30 kilometre derinliğinde güvenli bölge oluşturma girişimi ile birlikte DAEŞ dahil olmak üzere her türlü terör hücresi ile birlikte hareket etmesine neden oldu. Çoğunluğu yabancılardan oluşan paralı, emekli askerlerden oluşan yapısıyla bölgeyi kontrol altında tutmaya çalışan PYD, DAEŞ yerine Türk askerine karşı mücadele ediyor.

HAŞDİ ŞABİ SURİYE'YE GELİYOR

Suriye ordusunun yetersizliğini bölge ülkelerinden topladığı milis güçlerle gideren İran yine sahnede... Suriye’deki varlığını her geçen gün artıran İran, Irak’takine benzer bir yapıyı Suriye’de de oluşturma peşinde. Sünnilere karşı gerçekleştirdiği katliamlarla gündeme gelen Haşdi Şabi’nin önümüzdeki günlerde Suriye’de operasyonlara başlayacağı İran kaynakları tarafından dile getiriliyor. İran’ın finanse ettiği paralı askerlerden oluşan militanların da bu çatı altında toplanarak Irak’takine benzer bir şekilde uluslararası arenada legalleştirilmesi gündemde. Herkesin gizli bir ajandasının olduğu Suriye’de ilk etapta kazanan silah tüccarları ve derin yapılar, kaybeden ise masum halk görünüyor. En azından Beyaz Saray’ın yeni kiracısının taşınacağı 20 Ocak’a kadar böyle. Sonrasında başka kapılar aralanabilir.

Düzenleyen:  - DÜNYA
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...