Hacı Vega’nın bir çiftliği var

Düzenleyen:
Hacı Vega’nın bir çiftliği var

DÜNYA Haberleri

Uganda’nın kuytularında derme çatma bir çiftlikteyiz. Karanlık çökünce çakal sesleri karışıyor, maymun çığlıklarına. Hemingway olsa, kesin bir cilt daha eklemişti “Klimanjaro’nun Karları”na... Hacı burada kendine bir kulübe yapmış. Sazları dermiş dermiş çatmış çatıya. Bir hasır, bir tahta sedir. Rahlesi, seccadesi yerde, mushafı duvarda. Hacı, binada bazı akşamlar kalıyormuş.

İrfan Özfatura

İhlas Vakfı gönüllüsü Ahmet Ertürk sağda solda kurbanlık ararken tanışmış Hacı Vega’yla. Hayvanları semiz, fiyatları makul olunca, bu alışverişten memnun kalmış fazlasıyla. 
Son gün, son hayvanı da onun çiftliğinde kesip toparlanıyoruz. Hacı “aceleniz ne” diyor, “oturun bir çay içelim şurada.”
Nasıl da yorulmuşuz, oturmak ne kelime yığılıyoruz âdeta. 
Burası ancak ciple gelebileceğiniz bir kuytu, bir yanı orman, öbür taraf mera. Hacı kendine bir kulübe yapmış, yuvarlak planlı kerpiç bir bina. Sazları dermiş dermiş çatmış çatıya. Bir hasır, bir tahta sedir. Rahlesi, seccadesi yerde, mushafı duvarda. Bazı akşamlar kalıyormuş burada.
Ben bildim bileli Kurban Bayramı’nda yağar, nitekim hava simsiyah kararıyor, nasıl bir yağmur! Arap kızlarını camdan baktırıyor âdeta. Zemini yuğup yıkıyor, kıl, tüy, kan zerresi kalmıyor ortalıkta. 
Ardından güneş görünmesin mi? Abi bi’ toprak nebat kokusu, oğlaklar neşeyle meleşiyor, kuşlar cıvıldıyor. Ve güneş, ufku kızıla boyayıp batıyor. 
GECE ORMANDA...
 Derken Hacı Vega saksımsı bir mangalla görünüyor. Et ciğer de getirmiş yanında. Nan var, gam yok. Nefsimizi körleteceğiz ne kadar olursa.
Öyle şiş filan arama, etleri altılık demirlere geçirip yatırıyoruz kora. Hacı mahcup “idare edin artık” diyor, “here is Africa!” 
Yelpazeyi sallayınca alevler palazlanıyor, kıvılcımlar uçuşuyor sağa sola. Elektrik yok, ağaçların altı zifiri zindan. Civardan çakal ulumaları, sırtlan kahkahaları kopuyor, ister misin gelsinler kokuya. 
Afrika sığırlarının etleri biraz daha sıkı, hayvanlar gün boyu dolaşıyor zira. Amaaan boşver, kemiririz gider, maksat muhabbet olsun, gönül ne pilav ister ne salata... 
Çayları koyarken Ahmet Ağabey soruyor: Hacım Vega ne demek?
-Lir kümesindeki bir yıldız. Parmağı ile gösteriyor “İşte bak şurada”. Araplar “En-nasr el-vaki” ya da “Şemsü’ş-şümus” derler ona. Bir zamanlar kutup yıldızı gibi ziyalıymış, yine parlayacakmış ama12 bin yıl sonra. 
-Biz görmeyeceğiz desene.
-Çocuklarımız da göremeyecekler bu hesaba bakılırsa.
-Çoluk çocuk var mı hacım?
-Ellerinizden öperler var. 
-Peki valide, peder?
-Annem sağ, babamı kaybettik iki bin dokuzda. Biliyor musun bir evin bir oğluymuş. Gelgelelim biz 74 kardeşiz. 45 kız, 29 oğlan. Babamın kaç eşi olduğunu bilmiyorum. Bir kısmı ile ben doğmadan yaşamış zira. Öldüğünde dört hanımı vardı yanında.
-Nerdeyse kabile kuracakmış tek başına. 
-Evet, biz klan diyoruz ona. 
HESAP ORTADA
-Peki sen?
-Yaşım 43, lakin1991’de doğdum diyorum dostlara. 
- Anlayamadım?
- 25 yaşına kadar Müslüman değildim. Kunu’daki kilisenin liderliğini götürüyordum tek başıma. O gün bir belgesel seyretmiştim, Müslümanlar daha samimi geldi bana. Bir Allah’a inanıyor, ikonalara, tasvirlere itibar etmiyorlardı. Hiç unutmam onlar gibi diz kırıp ellerimi açmış, ya Rabbi sen doğruyu göster demiştim yana yakıla. Naytin naytivan (1991) Vega başladı yeni hayatına... Biliyor musunuz, kilisedeyken çok insan kandırmıştım. Esprili konuşur, şarkılar söyler, pa pa pa diye ritim tutup, kalabalıkları toplardım etrafıma. Körleri gördürdüğümüzü, yatalakları kaldırdığımızı iddia ediyorduk hatta. İnsanlar yalnızdı, muhtaçtı, inanıyorlardı yalanlarımıza. Gelgelelim Allah’ı kandıracak değildim ama. 
-Hangi mezheptendin?
-Katolik, Protestan, Presbiteryen hepsini dolaştım ama pagan olmadım asla. Neticede Rabbim (celle celâlüh) lütfetti, beni de aldı sevdiklerinin yanına. Kilisenin maaşını reddetttiğimde şaşırdılar. Allah bana yardım eder dedim, çok şükür çorbamız çıkıyor fazlasıyla. 
HİDAYET ALLAH’TAN
Müslüman olduğumu duyunca babam şok oldu âdeta. Selam veriyordum yüzünü saklıyordu “no, no, no” diyordu “go, go, go!” “Git, görünme bana!”
İslamiyet onu hoş tutmamı emrediyordu, hiç kırmadım, canını sıkmadım, hürmetkâr davrandım. İhtiyaçlarını sessizce görüyor bırakıyordum kenara. Ve barıştık yıllar sonra. Kardeşlerime “keşke siz de onun gibi olsanız” demeye başladı hatta.  
Annem yaşıyor, henüz Müslüman olmadı daha. Kiliseye de gitmiyor, camiye de gelmiyor, ortalarda. Vakit saat meselesi, her gün biraz daha yaklaşıyor İslam’a. Kız kardeşlerimden dördü bize katıldı. Büyük ablam Hristiyan kaldı lakin 6 çocuğu da salih birer Müslüman. Dilerim Rabbimden hidayet verir ona da.
İnsanlar çok açlar, öğrenmek istiyor, ilgi bekliyorlar. Birkaç sene sonra köy tamamen Müslüman olursa şaşma. 
-Hristiyanlığı da yaşadınız Müslümanlığı da. Sizi ne etkiledi en fazla?
-Bakın sizinle birlikte yemek yiyorum şurada. Hâlbuki biz beyaz misyonerlerin sofralarına oturamazdık asla. İslam kardeşliği çok başka. Beni cezbeden şeylerden biri de kendi başıma tevbe edebiliyor olmam. Açıyorum ellerimi, büküyorum boynumu, gönlümce yalvarıyorum Allah’a. Hâlbuki Hristiyanlıkta bağışlanmak istersen papaza gitmelisin. Diyelim o gün papaz izinli, kaldın haftaya... Farzedelim namaz kılarken imam takıldı. Cemaatten biri o ayeti hatırlatır, yanlış okuduysan düzeltir, doğrusunu mırıldar. İmamın abdesti bozulsa arkasındaki geçiverir mihraba. Ama kilisedeki papazın biraz sonra ne yapacağını kimse bilemez. Ayin sadece onun kontrolü altında. 
BAKSALAR GÖRECEKLER AMA...
Biliyor musunuz sadece temizliğe riayet edilse cilt hastalıkları bu kadar yayılmazdı Afrika’da. Öyleleri var ki, yağmurdan yağmura ıslanıyor, banyo nedir bilmiyor. Hâlbuki Müslüman günde beş kere namaz kılmak zorunda. Üstünde başında necaset bulunmayacak asla. Abdestini alacak, gusül icap ediyorsa baştan ayağa yıkanacak. Temiz giyinecek, tırnaklarını kesecek, güzel kokacak. “En-nezafetü mine’l-iman” buyurulmuş, inanıyorum ki maddi kirlerle birlikte içimizin pası da akıyor. Müslümanlar yediklerine dikkat ediyor, hem temiz ve sağlıklı, hem de helalden olmasına özen gösteriyor. Alkol almıyor, uyuşturucu kullanmıyor, kumardan uzak duruyorlar. Söz taşımıyor, kalp kırmıyor, dedikodu yapmıyorlar. Yalan, gıybet, iftira bilmiyorlar. Fuhuştan uzak duruyor, hanımlarına sadık kalıyor, çocuklarına sahip çıkıyorlar. Kul hakkından çok korkuyorlar sonra. Ruz-i mahşerde müflislerden olursam korkusu ile titriyorlar âdeta. Söyle ne istersin daha? 

OLACAK DOLACAK İNŞALLAH!

Şu anda köyüme bir mescit yaptırıyorum. Öyle kubbeli minareli değil, bir çatı, dört duvar. Kapı çerçeve takamadık sıva da yapamadık ama kulanmaya başladık cumalarda. Bilirsiniz Afrikalılar renkli şeyleri severler, keşke allı morlu halılar döşeyebilsem, albenili avizeler asabilsem. Birçoğu merakından gelir, katılır aramıza. Şimdilik mütevazı gidiyoruz, paramız o kadar zira. Cami önüne bir tulumba açtırmalıyım. Gelsinler, avluya girsinler, velev ki su almak için dahi olsa. 
F klavyede “f” ile “g” yan yanadır malum. Çaladaktilo gidince Hacı Vefa yazmışım yanlışlıkla.  Düzeltmesem de olacakmış. Yakışırmış hacıma.

Hacı Vega’nın bir çiftliği var

AH BİR DE MİNİBÜS ALSAM

Bugün ilmen ve tıbben öğrendik ki sünnet olanlar AIDS’e daha az yakalanıyor. Ben 25 yaşından sonra sünnet oldum. Gelin görün ki yaram mikrop kaptı, iltihaplandı, nasıl ağrı. Belki bir hafta kalkamadım ayağa. 
“Bunda da bir hayır vardır” dedim. Zira sağlıkçıydım, daha steril ve fennî usullerle çalışabilirdim pekâlâ. Gittim malzeme edindim, çevremdekilerden başladım. Olanlar olmayanlara söyledi, duyanlar akıyor âdeta. Biliyor musunuz Uganda’da bir sünnet 40-50 dolar. Üç beş çocuğu olanı zorlar. Ben ücret talep etmiyorum, üstelik hizmeti götürüyorum ayaklarına. Hristiyanları da ayırmıyorum, tekbirlerle salavatlarla kesiyorum. Artık kulaklarında ne kalırsa. Bütün arzum bir minibüs alıp, seyyar kliniğe çevirebilmek. Böylece daha fazla alet ve ilaç taşıyabilirim. Çocukları içeri alır, tozdan topraktan kurtarabilirim. Sağ olsun sağlık hizmeti için gelen Türk tabipler (TADD) bir koter bıraktılar ama elektrik olmayınca... Jeneratör alsan nasıl taşıyacaksın yaya? Ne yalan söyleyeyim sizin hekimlerinizi yeşil örtüler sererek, beyaz önlükler giyerek, eldivenler, maskeler takarak çalışırken görünce imrenmiştim. Belki büyük masraf değil ama beni aşıyor şu anda.   

Hacı Vega’nın bir çiftliği var

 

 

 

 

Düzenleyen:  - DÜNYA
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...