Esad ailesi ve 'özel mülk' Suriye

Azerbaycan merkezli uluslararası haber ağı The Great Middle East (Büyük Ortadoğu)’nun Genel Yayın Yönetmeni Ali Hacızade, Suriye’de terör estiren Esad ailesinin tarihini kaleme aldı.
Suriye devletinin kuruluşundan bugüne Esad ailesinin bu topraklardaki varlığını ve izlediği siyaseti gözler önüne seren Hacızade, günümüzde de devam eden kanlı politikanın köklerine iniyor.
İşte şaşırtıcı tespitlere yer verilen o yazı;
“Beşar Esad’ın dedesi Ali Süleyman Esad, Fransız yanlısı Alevi liderlerinden biriydi ve alevilerin Fransız mandası altında kalmasını, kurulacak Suriye devletinde yer almamasını istiyordu. Ali Süleyman, aradan yıllar geçtikten sonra oğlu Hafız’ın kendisinin kurulmasına karşı çıktığı devleti ele geçirip özel mülküymüşgibi yöneteceğini, dahası Suriye’yi oğlu Beşar Esad’a miras bırakacağını henüz bilmiyordu.
Hafız Esad, 1970 de bir darbe yaparak dava arkadaşı Salah Cedid’i devirdi ve yönetimi ele aldı. O günden bugüne Esad ailesi Suriye’ye tapulu mülk gözü ile baktı ve yönetimi ona göre şekillendirdi. 1970’lerden bu yana Suriye, Esad’lar tarafından bir aile şirketi gibi idare edildi, soyuldu. Ülkenin kaynakları aile mensupları tarafından dışarı taşınırken, çıkan ayaklanmalar acımasızca bastırıldı.
SURİYE’NİN YÖNETİMİ NASIL ESAD AİLESİNİN ELİNDE KALDI?
Esad ailesinin yönetim şekli ve prensibi oldukça karışık. Bir Türk ya da Avrupalı, bu sistemi anlamakta zorluk çekebilir. Bakanlar kurulu, bakanlıklar ve parlamento, baba Esad’ın elindeki kuklalar gibiydi. Bu sebeple adı geçen oluşumlar ülke yönetiminde hiç bir zaman gerçek söz sahibi olmadı. Suriye’yi asıl idare edenler, bizzat aile mensupları tarafından yönetilen ordu ve istihbarat kurumlarıydı. Ordu ve istihbarat hükümete ve parlamentoya degil, yalnızca Hafız Esad’a (sonra da Beşar’a) bağlıydı ve bir tek ona hesap verirdi. Aileye yakın Şiiler, ordu ve istihbaratta her şeyi kendi kontrollerine almışlardı.
Suriye nüfusunun yüzde 70’den fazlası Sünni olmasına rağmen ordu ve istihbaratın en üst kademelerinde genellikle Esad ailesine sadık Şiiler görev aldı. Ekonominin çeşitli sektörleri de Esad ailesinin denetimindeydi ve buradan gelen paralar, aile mensuplarının ve yakın çevresinin cebine akıyordu. Dahası aileden ve aileye yakın üst düzey bürokratlar, ordu, istihbarat mensupları ve akrabaları, çeşitli baskı, şantaj ve tehdit yoluyla Sünnilerden oluşan iş adamlarının şirketlerini ve mal varlıklarını gasp edip kendi servetlerine kattı. 1
Lübnan’ın Suriye işgali altında olduğu senelerde, aileye yakın üst düzey ordu ve istihbarat mensuplarının burada uyuşturucu kaçakçılığına karıştığı ortaya çıktı. Tabii ki, baba Esad bundan habersiz değildi. 2
ESAD’IN KASASI: MAKHLOUF
Suriye’de halk arasında en çok nefret edilen aile mensuplarından birinin de, Beşar Esad’ın kuzeni Rami Makhlouf’tur. İddialara göre Makhlouf, Esad ailesinin ve bizzat Beşar Esad’ın servetini yöneten isim. Suriye’de çeşitli şirketler Makhlouf’un kontrolü altında çalışıyor. Suriye’de sorun olmadan çalışmak isteyen yabancı şirketler, Makhlouf ile çalışmaya ve gelirinden ona da bir hisse vermeye mecburdur. The Guardian'ın haberine göre Suriye’deki ayaklanmadan önce Rami Makhlouf’un serveti 5 milyar dolar civarındaydı.
Makhlouf aileden olmayan Suriyeliler için oligarşi ve yolsuzluğun canlı sembolüdür. Esad ailesi Rami Makhlouf’dan ziyade Süleyman Marouf isimli bir iş adamını da kendi servetini yönetmek ve aile için istedikleri gayrimenkulleri satın almak için kullandı. Mesela Marouf, Londra’nın zengin semtinde (Battersea, Vauxhall, St John’s Wood) Esadlar için fiyatı 1 milyon ile 1,3 milyon pound arasında değişen iki lüks apartman dairesi ve bir ev satın aldı. Gayrimenkulleri offshore şirketlerin yüzerine kayıt edildi. Marouf, Beşar Esad’ın eşi Esma Esad tarafından da kullanıldı. Esma, Marouf vasıtasıyla Londra’da ünlü bir alışveriş merkezi olan Harrods’tan satın almak istediği lüks ürünleri kolaylıkla elde etti. 3
Bu kişiler Esad ailesinin kendi çıkarları doğrultusunda kullandıkları insanlardandı. Tabii ki, bu isimlerin kendileri de gasp, yolsuzluk ve cinayet suçlarına karıştı ve rejime hizmetlerini ceplerini doldurarak taçlandırdı.
SURİYELİLER DEVRİME MECBUR BIRAKILDI
Bütün bu yolsuzluk ve baskı sonucu zenginleşen dar bir kesimin karşısında elbette fakir olan sıradan Suriyeliler, Suriye halkı bulunuyordu.
Uluslararası Para fonunun verilerine göre, 2002 senesinde Suriye’de kişi başına Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) bin 190 dolarken, bu rakam Suriye’nin komşuları Türkiye, Ürdün, Lübnan ve İsrail’den bir hayli düşük. 2010 senesine gelindiğinde yani Arap baharından ve Suriye’deki ayaklanmadan bir sene önce, ülkedeki kişi başına GSYİH 3 bin dolara yükselmiş olsa da, komşuları ile kıyasladığında çok azdı.
Bu rakamlar Suriye’nin neredeyse Afrika ülkeleri ile eşit olduğunu gösteriyor. Esad ailesi vatandaşlarının ekonomik istikrarını sağlayamadığı gibi onlara en temel hak ve özgürlükleri de tanımadı. Baskı ve tehdide dayalı dikta rejimi vasıtasıyla ülkeyi idare etmeyi sürdürdü.
Suriye halkı kendi yönetimini seçim yolu ile değiştirmek lüksünden yoksun bırakıldı. Parlamento ve sandık başında aradığı adaleti bulamayan Suriyeliler, sonunda sokağa çıkmaya mecbur bırakıldı.
ESAD NASIL BAŞA GEÇTİ?
Aslına bakılırsa, Beşar Esad başkan olmasaydı babası tahtını büyük oğlu Basil'e bırakmak niyetindeydi. Ancak Basil Esad 1994’te geçirdiği bir trafik kazası sonucu hayatını kaybetti. Veliaht başkanın ölümü aile içerisinde kargaşaya neden oldu.
Bu dönemde İngiltere’de bir göz doktoru olan Beşar Esad’ın yıldızı parladı. Suriye’ye dönen Beşar Esad, başkan olmak için hazırlandı ve eğitildi. Babası Hafız öldüğünde Beşar henüz 34 yaşındaydı ve Suriye Anayasasına göre başkan olamazdı. Fakat kukla Suriye parlamentosu, ivedilikle anayasa değişikliğine gitti ve başkanlık yaşı 40’tan 34’e çekilerek oğul Esad’ın yolu açıldı.
Babasından farklı olarak Beşar ülkede her şeye ve herkese tam hakim olamadı. Güçlü aile mensuplarının fikir ve görüşleri hanedanlık içindeki bir hesaplaşmaya dönüştü.”