Büyük güçler liderlik için kavga ediyor

/ Kaynak: OZEL
Büyük güçler liderlik için kavga ediyor

DÜNYA Haberleri  / OZEL

Halen etkisini gösteren krizden sonra dünyada yeni bir ekonomik ve siyasi yapı, yeni bir düzen oluşacak

Küresel mali kriz sonrasında dünya artık eskisi gibi olmayacak. Halen etkisini gösteren krizden sonra dünyada yeni bir ekonomik ve siyasi yapı, yeni bir düzen oluşacak. Aslında yeni bir düzen oluşacağının göstergeleri küresel mali krizden çok önce de vardı. Kriz, devam etmekte olan bir sürece sadece ivme kazandırmış oldu.
Gelecekte ABD'nin güç kaybedeceği ve yeni, büyük güçlerin ortaya çıkacağı görülüyor. ABD belki yine en büyük ülke olarak kalacak fakat üzerinde hemen hemen ittifak olan husus, ABD'nin bundan sonra dünya hâkimiyetinde yalnız kalmayacağı ve artık tek başına fütursuzca at koşturamayacağı… ABD'nin, en azından at koşturmak için ortakları olacak.
Şimdi dünya hâkimiyeti mücadelesinin baş aktörleri ve muhtemel dünya gücü adaylarına bir göz gezdirelim ve bunları artı ve eksileriyle ayrı ayrı değerlendirelim:
ABD
Halen askeri harcamalar, dünya ekonomisindeki pay gibi konularda ABD`nin büyük bir üstünlüğü var. Bu üstünlük bir süre daha devam edecek. Lakin, ABD'nin pastadaki payı da her geçen gün azalıyor.
ABD, halen dünyadaki toplam üretimin yüzde 25'e yakınını tek başına gerçekleştiren rakipsiz bir güç. Ama ABD, 2. Dünya Savaşı'nın hemen sonrasında dünya üretiminin yarısını üretiyordu. Görülüyor ki ABD'nin payında büyük bir düşüş var. Bu süreç halen aynı şekilde devam ediyor.
ABD Milli İstihbarat Birimi'nin "Küresel Eğilimler 2025: Dönüşmüş Bir Dünya" başlıklı raporunda güç dağılımındaki ağırlığın Batı`dan Doğu`ya kayacağı belirtiliyor. Rapor, ABD ve Avrupa Birliği'nin gerileyeceğini, Hindistan ve Çin`in dünya siyasetindeki ağırlıklarının artacağını, dünya ekonomisinin merkezinin de ABD ve Avrupa'nın oluşturduğu Atlantik'ten Çin ve Japonya gibi ülkelerin bulunduğu Pasifik bölgesine kayacağını öngörüyor. Eski ABD Başkanı Jimmy Carter'ın milli güvenlik danışmanı, Zbigniew Brzezinski de nbsp; bir yazısında "Atlantik güçlerinin 500 yıllık egemenliği, Çin ve Japonya'nın yeni ortaya çıkan üstünlüğüyle sona yaklaşıyor. Hemen arkada Hindistan ve belki de yeniden dirilen bir Rusya bekliyor" görüşünü dile getirmişti.
ABD'nin süper güç olmasında muazzam askeri gücünün büyük rolü var. Fakat askeri güç de neticede ekonomik bir temele dayanıyor. ABD'de son mali krizle işte bu temel sarsılmaya başladı. ABD'nin müttefiki Almanya'nın Maliye Bakanı Peer Steinbrueck, "Dünya asla ekonomik krizden önce olduğu gibi olmayacak. ABD dünya finansal sistemindeki süper güç statüsünü kaybedecek" demişti.
Yalnız, ABD konusunda bu kadar karamsar olmayanlar da var. ABD`nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Stratfor`un sahibi, dünyaca ünlü stratejist George Friedman, dünyanın lider ülkesi olabilmek için okyanuslara ve uzaya hâkim olunması gerektiğini, bu konularda hiçbir gücün yakın bir gelecekte ABD'ye rakip olabilecek gibi görünmediğini belirterek, 21. yüzyılda da dünyada ABD hâkimiyetinin süreceğini, hatta 2060 yılından sonra "ABD'nin altın çağı"nın yaşanacağını iddia ediyor.
ÇİN
Küresel hâkimiyet mücadelesinde ABD'nin en büyük rakibi Çin'dir. Kamu kurumları ve özel kuruluşlara endüstri odaklı danışmanlık hizmetleri sunan PricewaterhouseCoopers'ın "2050'nin ötesi" adlı raporu, nbsp; Çin'in 2025 yılında ABD'yi geçip gayrisafi milli hasılada bir numara olacağı öngörüsünde bulunuyor. Carnegie Endowement ise bunun 2035 yılında gerçekleşeceğini söylüyor. Çin'in hızlı büyümesi, tahminlerin öne çekilmesine yol açıyor.
Uluslararası yatırım danışmanlık kuruluşu Goldman Sachs'a göre de 2050'deki yeni dünya ekonomik düzeninde Çin, 70 trilyon dolarlık milli gelir düzeyiyle dünyanın en büyük ekonomisi olacak. Dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisine sahip Çin; Fransa, İngiltere, Almanya ve son olarak Japonya gibi dev ekonomileri geride bırakarak halen ABD`den sonra dünyanın en büyük ekonomisi durumunda.
Bu gelişmeler ışığında eski İngiltere Dışişleri Bakanı David Miliband da Çin'i "21. yüzyılın kaçınılmaz süper gücü`` olarak nitelendirmişti. Miliband`a göre Çin, ilerde küresel ekonomi, iklim değişikliği ve dünya ticareti konusunda ``nihai sözü`` söyleyecek ve Amerika Birleşik Devletleri`yle birlikte "dikkate alınacak iki süper güçten biri" olacak.
Çoğu uzman, ABD'nin güç kaybedeceğini ifade ederken 21. yüzyılın ABD'nin "altın çağı" olacağı şeklinde aykırı bir görüş ortaya atan Friedman, Çin konusunda da yine çok aykırı bir görüşe sahip. Friedman, Çin'in "kâğıttan kaplan" olduğunu ve uzun vadede ekonomik kriz ve kaos içine gireceğini savunuyor.
AVRUPA BİRLİĞİ
Avrupa Birliği'nin 21. yüzyılda süper güç olup olamayacağına dair uzmanlar arasında çok farklı yaklaşımlar vardı. Ağırlık, süper güç olamayacağından yanaydı. Hele avro bölgesinde yaşanmakta olan derin kriz sonrasında Avrupa Birliği bu potansiyelini büyük ölçüde kaybetti.
AB aslında süper güç olmak için her türlü potansiyele sahipti. Almanya, Fransa ve İngiltere gibi önemli ülkeler, bir de yanlarına irili ufaklı onlarca Avrupa ülkesini alarak dev bir güç haline geliyordu. Diğer gelişmelerin yanı sıra bir tek ortak para birimi avroyu çıkarıp ABD'nin süper güç olmasında büyük pay sahibi olan, doların rezerv para olmasına ciddi bir rakip de getirmiş olması AB'ye büyük ehemmiyet kazandırıyordu. AB'de dünya gücü potansiyelinin heba olmasında, Avrupalı liderler ve halktaki dar milliyetçi kalıplar ve küçük düşünme hastalığı baş etken. Küresel ekonomik kriz de eklenince AB'nin bu potansiyeli ortadan kalktı. Avrupa Birliği, isminde birlik ibaresini taşısa da ekonomi, siyaset, dış politika, askeriye gibi hemen hemen her konuda bölük pörçük vaziyette. Avrupa`nın askeri bakımdan bölünmüş olması da güvenlik zaafiyeti getiriyor. AB, güvenlik konusunda ABD'ye rakip olmak yerine çoğu zaman krizlerin hallinde ABD'ye muhtaç halde. Tüm bunlardan dolayı AB, genelde müstakil bir güç olarak gösterilmiyor.
AB'nin süper güç olma yolunda en büyük zaaflarından biri de ihtiyaç duyduğu büyük enerji kaynaklarından mahrum olması ve enerji kaynak ve güzergâhları üzerinde kontrol sağlayamamasıdır. AB, enerji bakımından giderek Rusya'ya daha fazla bağımlı hale geliyor, Rusya dışındaki enerji kaynakları da genelde ABD'nin hâkimiyetinde.
Friedman da Avrupa Birliği`nin ekonomik krizle çöküş sürecine girdiğini ifade ediyor. Türkiye`nin Avrupa Birliği sürecinden yakında vazgeçeceğini de ifade eden Friedman, "Yakında Avrupa Birliği`ne ihtiyaç duymayacaksınız. Zaten krizle çöküş sürecine girdiler. Bu sebeple Türkiye, Avrupa Birliği`ne entegrasyondan vazgeçecek" diyor.
AB için olumlu görüşler de yok değil. Yeni Amerika Vakfı`nın Amerikan Strateji Programı`nda üst düzey araştırmacı Parag Khanna`nın `İkinci Dünya: Yeni Küresel Düzende İmparatorluklar ve Etki` adlı kitabından derlenen `Hegemonyaya Elveda` başlıklı tahmininde genel yaklaşımın tersine AB'ye yönelik büyük methiyeler var. Khanna, 2016`da AB'nin 30'dan fazla üyeye sahip, Kuzey Afrika, Rusya ve Hazar bölgesinden petrol ve gaz akışını garantiye almış, nükleer enerjide önemli ilerlemeler sağlamış bir dünya gücü olacağını öngörüyor. Khanna, "Başka hangi süper güce her sene bir devlet katılıyor? Üstelik diğerleri de yalvararak sırada beklerken…" diyerek AB'nin önemini vurguluyor. Tabiî şunu da belirtmek lâzım: Acaba Khanna halen aynı fikirde midir? Zira, içine girdiği malî kriz sonrasında AB, yeni üyeleri cezbetmek yerine birliğini muhafaza edebilme derdinde.

RUSYA


Rusya son derece zengin enerji kaynaklarına sahip. Dünyanın en büyük doğalgaz rezervleri Rusya`da. Petrol rezervleri sıralamasında da sekizinci sırada olan Rusya, dünyanın en büyük ikinci petrol ihracatçısı. Devasa petrol ve doğal gaz kaynaklarının yanı sıra Rusya büyük bir orduya da sahip. Soğuk Savaş döneminde ABD'yle birlikte süper güç olan Rusya, bu tarihi arka plandan da aldığı güçle son senelerde dünya sahnesinde eski yerini geri alma yolunda adımlar atıyor. Fakat yine de uzmanlar genelde dünya hâkimi veya bir süper güç olarak Rusya'ya pek şans tanımıyor.
Rusya'nın en büyük dezavantajı doğurganlık oranlarının çok düşük, ölüm oranlarının yüksek olması. Rusya'da nüfus artmıyor, aksine azalıyor. Giderek azalan nüfusun, "bir ülke için mantıklı olmayan genişlikteki bir coğrafyaya yayılması" Rusya'nın önemli bir dezavantajı. Öyle ki 2020 yılında Rusya'nın ordusuna adam bulmakta zorlanacağı ifade ediliyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de geçtiğimiz senelerde "Modern Rusya`daki en ciddi problem demografidir" demişti. Yolsuzluğun da çok yaygın olduğu Rusya`da zenginliğin büyük bölümünün ülkede yatırıma dönüşmek yerine yurt dışındaki bankalara akması da ciddi bir problem.

Rusya, küresel mali krizden de en çok etkilenecek ülkelerden. BBC'deki bir yorumda "Görünen o ki 2009`un belki de tamamına ekonomik kriz damgasını vuracak ve kendi derdine düşen Moskova "süper devlet" hayalini ertelemek zorunda kalacak" denildi. Yine Friedman da Rus ordusu ve ekonomisinin giderek zayıflayacağını ve 2020`de çökeceğini öngörüyor.

Evet, görülüyor ki dünya hâkimi olabilecek ülkeler konusunda uzmanlar arasında çok farklı yaklaşımlar var. Kimisinin göçerttiğini kimisi uçuruyor. Tersi de doğru tabii: Bazı uzmanların yere göğe sığdıramadığı bir ülke başka uzmanlar tarafından yerin dibine batırılabiliyor. Bu durumda ömrü olanlar için, gerçekleşecekleri görmek için beklemekten başka yapacak bir şey yok.


DÜNYA
Kaynak: OZEL
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...