Birleşmiş Milletler kararları Suriye'de işlemiyor
/
Kaynak:
AA
BMGK'nın Suriye'ye ilişkin kararının üzerinden iki aydan fazla süre geçmesine karşın, Suriye'deki insani durum her geçen gün daha da kötüye gidiyor.
BM Güvenlik Konseyi'nin Suriye'nin tüm noktalarına insani yardım ulaştırılmasının sağlanması, kentlerdeki kuşatmaların kaldırılması ve varil bombaları dahil hava saldırılarının sonlandırılmasını isteyen 2139 sayılı kararının üzerinden iki aydan fazla süre geçmesine karşın, Suriye'deki insani durum her geçen gün daha da kötüye gidiyor.
BMGK'da uzun müzakereler ve batılı ülkelerin hazırladığı metnin Rusya'nın istediği şekle getirilmesi sonucu 22 Şubat'ta Suriye'ye insani yardım ulaştırılmasını içeren 2139 sayılı karar oybirliği ile kabul edilmişti.
Yasal olarak bağlayıcılığı olmasına karşın aradan geçen iki aydan daha uzun süre içinde karar metnindeki maddelerin neredeyse hiçbiri hayata geçirilemedi.
BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, BMGK kararı uyarınca Konsey'e her ay rapor sunuyor. Ban, bu talep doğrultusunda mart ayında sunduğu raporda, karara rağmen ihtiyaç içindeki sivil halka insani yardım ulaştırılmasının halen çok zor olduğunu, kentlerdeki kuşatmaların devam ettiğini, Suriye rejiminin hava saldırılarını sürdürdüğünü, aşırı grupların da kontrollerindeki bölgelerde kendi ideolojilerini güç kullanarak empoze etmeye çalıştıklarını belirtmişti.
"BMGK gerekli adımları atmalı"
Genel Sekreter, nisan ayı sonunda sunduğu ikinci raporunda da ilk raporundakine benzer ifadeler kullanarak, Suriye genelinde 3,5 milyon kişinin temel ihtiyaçlarına ve gıda maddelerine erişiminin bulunmadığını belirtmişti.
Binlerce insanın sağlık hizmeti ve hayati önemdeki ilaçları alamadığını vurgulayan Ban, "İnsanların gıda ve tıbbi yardıma ulaşımının engellenmesi uluslararası hukukun açık bir ihlalidir. BM Güvenlik Konseyi, uluslararası hukukun açık bir şekilde ihlali karşısında gerekli adımları atmalıdır" ifadeleriyle BM Güvenlik Konseyi'ne çağrı yapmıştı.
BM İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı ve Acil Durumlar Koordinatörü Valerie Amos da bu hafta BMGK'ya verdiği brifingte, BMGK kararından bu yana Suriye'deki insani durumun düzelmekten öte daha da kötüye gittiğini vurgulayarak, "Tüm BMGK üyeleri arasında birlikte kararlı bir tutum alınmaması halinde sahada ihtiyaç duyulan değişiklikler hayata geçirilemeyecek. 2139 sayılı karar işlemiyor" ifadelerini kullanmıştı.
242 bin kişi kuşatma altında
BM'nin yardım faaliyetlerinin en tepesindeki kişi konumundaki Amos, sahadaki durumu da anlatarak, yardım faaliyetlerinin ve çalışanlarının ihtiyaç olan bölgelere ulaşamadığını belirtmiş ve "Son bir ayda kuşatma altındaki 242 bin kişinin yüzde onundan bile daha az bir kesimine yardım ulaştırılabilmiş olması dolayısıyla endişeliyim" diye konuşmuştu.
BMGK kararında Suriye hükümetinden, komşu ülkelerden ülkeye yardım girişine imkan sağlaması da isteniyordu. Karardan bu yana, Türkiye'den mart ayında sadece Nusaybin'den 78 kamyonluk BM konvoyunun geçişi sağlanabildi.
Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Türkiye'nin yardımların ulaştırılması konusundaki arzusu belirtilerek, "Türkiye, insani ilkelere ve 2139 sayılı kararın hükümlerine uygun olarak, BM'nin, başta Cilvegözü ile Öncüpınar hudut kapıları olmak üzere acilen diğer sınır kapılarından da Suriye'ye yönelik sınır ötesi insani yardım operasyonları planlayıp icra etmesini beklemekte ve BM ile ilgili ülkeler nezdinde bu yöndeki girişimlerini sürdürmektedir" denildi.
2139 sayılı BMGK kararında yer alan diğer bir konu da hava saldırılarının ve özellikle rejimin sivillere karşı kullandığı varil bombalı saldırıların sonlandırılmasıydı ancak bu saldırılarda da azalma olmadı.
İnsan hakları örgütlerinin raporlarına göre, karardan bu yana geçen sürede Suriye rejimi 90'a yakın varil bombalı saldırı düzenledi ve bu saldırılarda aralarında çocuk ve kadınların da bulunduğu binden fazla kişi hayatını kaybetti.
Gerekli adımların atılacağı belirtilmişti
BM, sınır ötesine insani yardım ulaştırılması için Suriye rejiminin rızasının alınmasının gerekli olduğunu kabul ediyor. Ancak bir grup hukukçu akademisyen ve uluslararası alanda tanınan avukat tarafından hazırlanan ve hafta içinde bazı gazetelerde yayınlanan açık mektupta, mevcut kararın Suriye'nin rızasına ihtiyaç bırakmadığı ve rejim kabul etmese bile yardım faaliyetlerinin yapılabileceği görüşü savunuldu.
2139 sayılı BMGK kararının son bölümünde ise karara uyulmaması durumunda ileri adımların atılmasının gündeme geleceği belirtilmişti.
BMGK'nın Suriye'de kararlara uyulmaması nedeniyle adım atabilmesi için yeni bir BMGK kararı alınması gerekiyor. Bunun için de Rusya ve Çin'in de alınacak karara destek vermeleri şart.
Diplomatik kaynaklar, Rusya'nın rejimin aleyhine olabilecek bir karar tasarısını kesinlikle veto edeceğini deklare ettiğini belirtiyor.
Fransa'nın BM Daimi Temsilcisi Gerard Araud, gazetecilere yaptığı açıklamada, Fransa, ABD ve İngiltere olarak yeni bir tasarıyı BMGK'ya getirmeyi istediklerini ancak Rusya'nın veto tehdidi sürdükçe bunun fazla bir anlamının olmayacağını söyledi.
Rusya ve Çin'in ikna edilememesi halinde ise BM Güvenlik Konseyi'nin Suriye konusunda fiilen işlevsiz kalacağı ve dördüncü yılına girilen iç savaşta, sivillerin uluslararası toplumdan beklentilerinin yine karşılık bulamayacağı ifade ediliyor.
BMGK'da uzun müzakereler ve batılı ülkelerin hazırladığı metnin Rusya'nın istediği şekle getirilmesi sonucu 22 Şubat'ta Suriye'ye insani yardım ulaştırılmasını içeren 2139 sayılı karar oybirliği ile kabul edilmişti.
Yasal olarak bağlayıcılığı olmasına karşın aradan geçen iki aydan daha uzun süre içinde karar metnindeki maddelerin neredeyse hiçbiri hayata geçirilemedi.
BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, BMGK kararı uyarınca Konsey'e her ay rapor sunuyor. Ban, bu talep doğrultusunda mart ayında sunduğu raporda, karara rağmen ihtiyaç içindeki sivil halka insani yardım ulaştırılmasının halen çok zor olduğunu, kentlerdeki kuşatmaların devam ettiğini, Suriye rejiminin hava saldırılarını sürdürdüğünü, aşırı grupların da kontrollerindeki bölgelerde kendi ideolojilerini güç kullanarak empoze etmeye çalıştıklarını belirtmişti.
"BMGK gerekli adımları atmalı"
Genel Sekreter, nisan ayı sonunda sunduğu ikinci raporunda da ilk raporundakine benzer ifadeler kullanarak, Suriye genelinde 3,5 milyon kişinin temel ihtiyaçlarına ve gıda maddelerine erişiminin bulunmadığını belirtmişti.
Binlerce insanın sağlık hizmeti ve hayati önemdeki ilaçları alamadığını vurgulayan Ban, "İnsanların gıda ve tıbbi yardıma ulaşımının engellenmesi uluslararası hukukun açık bir ihlalidir. BM Güvenlik Konseyi, uluslararası hukukun açık bir şekilde ihlali karşısında gerekli adımları atmalıdır" ifadeleriyle BM Güvenlik Konseyi'ne çağrı yapmıştı.
BM İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı ve Acil Durumlar Koordinatörü Valerie Amos da bu hafta BMGK'ya verdiği brifingte, BMGK kararından bu yana Suriye'deki insani durumun düzelmekten öte daha da kötüye gittiğini vurgulayarak, "Tüm BMGK üyeleri arasında birlikte kararlı bir tutum alınmaması halinde sahada ihtiyaç duyulan değişiklikler hayata geçirilemeyecek. 2139 sayılı karar işlemiyor" ifadelerini kullanmıştı.
242 bin kişi kuşatma altında
BM'nin yardım faaliyetlerinin en tepesindeki kişi konumundaki Amos, sahadaki durumu da anlatarak, yardım faaliyetlerinin ve çalışanlarının ihtiyaç olan bölgelere ulaşamadığını belirtmiş ve "Son bir ayda kuşatma altındaki 242 bin kişinin yüzde onundan bile daha az bir kesimine yardım ulaştırılabilmiş olması dolayısıyla endişeliyim" diye konuşmuştu.
BMGK kararında Suriye hükümetinden, komşu ülkelerden ülkeye yardım girişine imkan sağlaması da isteniyordu. Karardan bu yana, Türkiye'den mart ayında sadece Nusaybin'den 78 kamyonluk BM konvoyunun geçişi sağlanabildi.
Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Türkiye'nin yardımların ulaştırılması konusundaki arzusu belirtilerek, "Türkiye, insani ilkelere ve 2139 sayılı kararın hükümlerine uygun olarak, BM'nin, başta Cilvegözü ile Öncüpınar hudut kapıları olmak üzere acilen diğer sınır kapılarından da Suriye'ye yönelik sınır ötesi insani yardım operasyonları planlayıp icra etmesini beklemekte ve BM ile ilgili ülkeler nezdinde bu yöndeki girişimlerini sürdürmektedir" denildi.
2139 sayılı BMGK kararında yer alan diğer bir konu da hava saldırılarının ve özellikle rejimin sivillere karşı kullandığı varil bombalı saldırıların sonlandırılmasıydı ancak bu saldırılarda da azalma olmadı.
İnsan hakları örgütlerinin raporlarına göre, karardan bu yana geçen sürede Suriye rejimi 90'a yakın varil bombalı saldırı düzenledi ve bu saldırılarda aralarında çocuk ve kadınların da bulunduğu binden fazla kişi hayatını kaybetti.
Gerekli adımların atılacağı belirtilmişti
BM, sınır ötesine insani yardım ulaştırılması için Suriye rejiminin rızasının alınmasının gerekli olduğunu kabul ediyor. Ancak bir grup hukukçu akademisyen ve uluslararası alanda tanınan avukat tarafından hazırlanan ve hafta içinde bazı gazetelerde yayınlanan açık mektupta, mevcut kararın Suriye'nin rızasına ihtiyaç bırakmadığı ve rejim kabul etmese bile yardım faaliyetlerinin yapılabileceği görüşü savunuldu.
2139 sayılı BMGK kararının son bölümünde ise karara uyulmaması durumunda ileri adımların atılmasının gündeme geleceği belirtilmişti.
BMGK'nın Suriye'de kararlara uyulmaması nedeniyle adım atabilmesi için yeni bir BMGK kararı alınması gerekiyor. Bunun için de Rusya ve Çin'in de alınacak karara destek vermeleri şart.
Diplomatik kaynaklar, Rusya'nın rejimin aleyhine olabilecek bir karar tasarısını kesinlikle veto edeceğini deklare ettiğini belirtiyor.
Fransa'nın BM Daimi Temsilcisi Gerard Araud, gazetecilere yaptığı açıklamada, Fransa, ABD ve İngiltere olarak yeni bir tasarıyı BMGK'ya getirmeyi istediklerini ancak Rusya'nın veto tehdidi sürdükçe bunun fazla bir anlamının olmayacağını söyledi.
Rusya ve Çin'in ikna edilememesi halinde ise BM Güvenlik Konseyi'nin Suriye konusunda fiilen işlevsiz kalacağı ve dördüncü yılına girilen iç savaşta, sivillerin uluslararası toplumdan beklentilerinin yine karşılık bulamayacağı ifade ediliyor.
DÜNYA
Kaynak: AA
Kaynak: AA