Adaletin bu mu İsveç?

Adaletin bu mu İsveç?

DÜNYA Haberleri

İsveç'in alıkoyduğu Donia (15), bakıcı ailenin evinde şüpheli şekilde öldü. Taciz mağduru kızının tanınmaz cesedini gören annesi, mahkemeden eli boş döndü.

Devlet korumasındayken yurt yöneticilerinin tecavüzüne uğrayan, ama azmedip bir bilgisayar Hacker'ı olan Ejderha Dövmeli Kız Lisbeth Salander'in İsveç'in kirli çamaşırlarını ortaya çıkaran hikâyesi çok ilgimizi çekmişti. Romanın araştırmacı-gazeteci karakteri Michael Nyqvist'in de katkısıyla müthiş bir macerayı soluk soluğa okumuş, yetinmeyip filmini izlemiştik. Hele Lisbeth'in, tecavüzcü müdürü yatağa bağlayıp canına okuduğu sahne pek çoğumuzun yüreğini soğutmuştu.
Ama gerçek hayat, roman ve filmlerdekinden daha acımasız.
Donia Hassan bir Lisbeth Salander olamadı. Olmak ister miydi bunu hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz, çünkü öldü. nbsp;O da annesinin kucağından daha on yaşındayken koparılmış ve "devlet koruması" na alınmıştı. nbsp;
Sadece 15 yıllık kısacık hayatına ne acılar sığdırdı kimbilir? nbsp;
Donia, bir çocuk eğitmeni olan Annina Karlsson'un Iraklı bir Müslüman olan Mohsen Hassan Abdülamir ile evliliğinden kızıydı. Çocukluğu mutluluk içinde geçmiş, üzerinden annesi ve babasının sevgisi eksik olmamış bir çocuk. On yaşına dek her şey yolunda giderken birden bire öğretmenleri Donia'nın disleksi hastası olduğunu keşfetti. Bu nasıl oldu bilinmiyor. Çünkü o vakte kadar bu hastalık belirlenememişti. Öğretmenleri İsveç Aile ve Sosyal Dairesi'ni haberdar edince Annina Karlsson kendisinin eğitimci olduğunu ve bu konunun üstesinden geleceğini bildirdi onlara. Ancak süreç bir kez başlatılmış ve küçük kıza göz dikilmişti. Annina Karlsson ne kadar direndiyse de başarılı olamadı. Büyük kızı Cecilia'ya da sıra geleceğini öğrenince onu da alıp İspanya'ya kaçtı.
Bu arada Aile ve Sosyal Daire kızı Donia'yı bir bakıcı aileye vermişti. Annina Karlsson İsveç'e dönemiyordu çünkü korkuyordu. Haftada bir kez, o da bakıcı ailenin izin verdiği yarım saatlik zaman diliminde telefonla konuşuyorlardı.
Birkaç yıl sonra Donia'dan tuhaf haberler gelmeye başlamıştı. nbsp;
Annina Karlsson "Bakıcı aile bazen görüşme isteklerimizi geri çeviriyordu. Sürekli olarak Donia'nın sağlık durumunun kötüye gittiğini, hastanelere gittiklerini söylüyordu" diye devam ediyor olan biteni anlatmaya:
"Peki neyi vardı? Belli değil. Nasıl bir hastalık? Belli değil. Sonra apandisit ameliyatı olacağı söylendi bize. Tamam dedik. Ben Almanya'ya gitmiştim iki günlüğüne. nbsp;Bir gün Aile ve Sosyal Daire yetkililerinden biri aramış evimizi. Kızım Cecilia çıkmış."
Yetkili nötr bir sesle "Kardeşin öldü. Ama merak etmeyin, İngilizce derslerinde ve okulunda başarılı olmuştu" diyor. Peki ama neden? Nasıl oldu bu? Bu sorular yanıtsız kalıyor çünkü aynı yetkili telefonda konuşmak için çok fazla vakitlerinin olmadığını söylüyor.
Ne mutlu ki İngilizce dersleri iyiymiş. Ama ölmüş işte. Hepsi bu kadar.
"Peki ne yaptınız haberi alınca" diye soruyorum Annina Karlsson'a.
nbsp;"Ben o sırada Almanya'daydım. nbsp;Son gücümle kendimi toparladım. Her şeye rağmen kızımın cenazesini kaldırmam gerekiyordu. İsveç'e geldim ve bedenini gördüm. Fotoğraflarını çektim. Dedim ki bu benim kızım değil. Dişleri farklı ve kırık, burnu, bedeni farklı. Kırk yaşındaki insan gibi olmuş. Görünce korktum. Bu benim kızım değil dedim. Yanağında şişkinlikler vardı, dişleri içe doğru kırılmıştı ve darbe almış gibiydi ve korkunç bir manzaraydı."
Adaletin bu mu İsveç?
Çocuğunu öyle görünce… "O anda aklımdan geçen şuydu: Keşke ben ölseydim ve o yaşasaydı" diye devam ediyor konuşmasına:
nbsp;"Hemen hastaneye gidip bütün belgeleri istedim. Çünkü biliyorum ki karnında bir operasyon yapılmış, aşağıya doğru yanlara doğru bir ameliyat edilmiş."
Sonra polise gidiyor ama polis başvurusunu kabul etmiyor. Ortada bir suç yokmuş çünkü. Zaten bakıcı aile Donia'nın her an ölebileceğini söylüyormış onlara. Ne demekse o artık. Soruşturma tespitinde bulunduramamış polise.
Annina Karlsson çocuğunun öldürüldüğünü düşünüyordu.
"Evet, normal bir insan olsaydı onu hastaneye götürürdü bu durumdayken. Onun ağzını, dişlerini ve burnunu, ağzındaki kanı gördüm… Bu olağandışı bir durum. Donia da zaten ablasıyla face book üzerinde görüşürken bazı şikâyetlerde bulunmuştu. Bakıcı ailenin büyük oğlunun kendisini taciz ettiğini, ne yapacağını bilemediğini… Bunu ailenin yanına verilen ve Donia'dan küçük, savaştan kaçan Suriyeli bir aileden alınan Hüssam adlı çocuk da söylemiş."
Dahası Annina Karlsson kızının tecavüze uğrayıp öldürüldüğü kanısında. nbsp;Polis, evde ölen ve ambülansla hastaneye getirilen bir çocuk için hiçbir araştırma yapmamış. Fotoğraf çekmemiş. Delil toplamamış. Karlsson kızının eşyalarını almak için bakıcı ailenin evine gittiğinde gördüklerini şöyle anlatıyor:
"Kızımın odasına girdiğimde gördüm ki her şey temizlenmiş, yıkanmış. Ama bazı eşyalar ıslaktı. Aile pencerenin açık olduğunu ve içeriye giren yağmurdan ıslandığını söyledi. Kızım 28 Nisan 2012 tarihinde öldü. Ben o tarihlerdeki hava durumuna baktım. Günlerce hiç yağmur yağmamış. Bu yüzden etrafta bir işaret var mı diye baktım. Ama yastıklarda karyola ayaklarının baskı izlerini gördüm. Kızımın odası üst kattaydı ve muhtemelen aşağıya ses gitmesin diye karyola ayaklarının altına yastık konulmuştu. Bana yardım eden bir avukatım var. Onun sayesinde vücutta otopsi yapan doktoru buldum, telefon açtım. Dedim ki tecavüz bulgusu var mı, böbrekleri alınmış mı ya da bedeninden bir organ alınmış mı diye sordum. Veya hamile miydi? Doktor bana bilgi veremeyeceğini çünkü korunması gereken üçüncü kişiler olduğunu söyledi."
Kim o üçüncü kişiler peki?
"Ben de onu sordum. Bu kadar önemli olan üçüncü kişi kim. Ben anneyim ve benden daha mı önemli o diye. Bana söylemediler o üçüncü tarafın kim olduğunu.Oysa ben yalnızca gerçeği istiyorum."
Dava açmış tabii Annina Karlsson. Ancak üst mahkemeye kadar giden dava sonucu takipsizlik kararı verilmiş. nbsp;
İsveç'te Michael Nyqvist film karakteri gibi bir araştırmacı gazeteci var mı bilemiyoruz ama Annina Karlsson'un yaşadığı drama ve Donia Hassan'ın şüpheli ölümüne seyirci kalan bir hukuk sisteminin, siyasal sistemin olduğu kesin.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...