ABD adaleti, Filistin'i mahkum etti!

Filistin hükümeti, New York Federal Jürisi'nin İsrail'deki terör olaylarından sorumlu tuttuğu Filistin Kurtuluş Örgütü'nü (FKÖ), saldırılardan zarar gören ABD'lilere tazminat ödemeye mahkum eden kararını temyize götüreceğini açıkladı.

Filistin hükümetinden yapılan yazılı açıklamada, ABD'deki federal mahkemenin bu konularda yargı yetkisinin olmadığı hatırlatılarak, "Buna rağmen FKÖ, federal jurinin kararına karşı temyiz başvurusunda bulunacak. Son kertede Filstin halkı için adaletin yerini bulacağına güvenimiz tamdır" ifadelerine yer verildi.

FKÖ SUÇLANIYOR AMA KANIT YOK

New York'ta federal jüri, FKÖ ve Filistin otoritesini, 2002-2004 arasında İsrail'de gerçekleştirilen "terör saldırıları"ndan sorumlu tutarak tazminat ödemesini kararlaştırmıştı.

İsrail'deki saldırılardan zarar gören ABD vatandaşlarının açtığı davaya ilişkin federal jürinin verdiği karara göre, 2002 ile 2004 yılları arasında gerçekleşen 6 "terör saldırı" nedeniyle FKÖ sorumlu tutularak, saldırılarda zarar görenlere veya yakınlarına 218,5 milyon dolar tazminat ödenmesine hükmetmişti.

Jüri, FKÖ'yü söz konusu saldırıları gerçekleştiren kişi ve gruplara destek vermek, malzeme temin etmek ve saldırıları onaylamakla suçluyor.

Savunma avukatları duruşmada, 10 ABD'li ailenin şikayetçi olarak dava açtığı saldırılarla FKÖ'nün ilişkisi ya da desteği olduğuna dair herhangi bir delil olmadığını savunmuştu.

"Antiterörizm" yasasını dayanak göstererek tazminat talep eden aileler, İsrail'de değişik zamanlarda meydana gelen ve 30'dan fazla kişinin ölmesi, 450 civarında kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan olaylarda FKÖ'nün de payı olduğunu öne sürmüştü.

FİLİSTİN YÖNETİMİ FİNANSAL SIKINTIDA

Jürinin aldığı tazminat kararı, Filistin Yönetimi'nin, İsrail'in vergi ödemesini kesmesi nedeniyle çalışanlarının maaşını ödemekte zorlandığı bir döneme denk geldi.

Filistin'in aylık yaklaşık 175 milyon dolara ulaşan ithalat ve ihracattan elde ettiği gelirin vergisine İsrail tarafından el konuluyor. İsrail, daha sonra söz konusu miktarı, Ramallah'taki Filistin hükümetine teslim ediyor. Filistin yönetimi, bu gelirlerle 175 bin memurun maaşını ödüyor.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Filistin topraklarındaki İsrail işgalinin sona ermesi için hazırlanan karar tasarısının BM Güvenlik Konseyi'nde reddedilmesinin ardından 31 Aralık'ta, aralarında Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin kurucu temel anlaşması "Roma Sözleşmesi"nin de bulunduğu bazı uluslararası anlaşmalara katılma belgesini imzalamıştı. İsrail, bu gelişmelerin ardından Filistin yönetimine ödediği vergi gelirlerini dondurma kararı almıştı.

ABD VATANDAŞI "FİLİSTİNLİ" GENÇ İÇİN ADALET

2 Temmuz 2014'te 3 Yahudi yerleşimcinin öldürülmesine misilleme olarak 17 yaşındaki Filistinli, Hüseyin Ebu Hudayr yerleşimcilerce kaçırılmıştı. Sabah namazı için çıktığı evinden, yerleşimcilerce kaçırılan Hüseyin Ebu Hudayr'in cesedi 5 Temmuz 2014'te bulunmuştu. Otopsi sonucu, bıçaklandığı ve zorla benzin içirildikten sonra yakılarak öldürüldüğü belirlenmişti. nbsp;

6 Temmuz 2014'te kuzeninin cenazesine gelen 15 yaşındaki Filistin asıllı "Amerikan vatandaşı" Tarık Ebu Hudeyr İsrail polisince feci şekilde dövüldü. ABD sözcüleri bu olay sonrası "göstermelik" olarak bir tepkiyle kamera karşısına geçmişti. Federal mahkemece alınan bu karar sonrası, vatandaşlarının haklarını savunduğunu iddia eden söz konusu mahkemeler Filistin asıllı "Amerikan vatandaşı" Ebu Hudeyr'i açık şekilde ayrımcılığa tabi tutmuş oldu.

2 AYDA 2310 GAZZELİ KATLEDİLDİ

İsrail'in son Gazze saldırılarında 2310 kişi hayatını kaybetti, binlerce insan yaralandı ve yüzlerce çocuk sakat kaldı. Rehabilitasyon merkezleri, hastaneler, okullar hedef gözetilerek vuruldu. Han Yunus kentinin Şuaciyye mahallesinde İsrail ordusu tarafından açık bir soykırım yapıldı. Çaresiz Gazzeliler'in sığındığı BM binaları dahi hedef alındı. Basın özgürlüğünden söz eden Batılı politikacılar, İsrail hükümeti Gazze'de görevlerini yerine getirmeye çalışan gazetecilere önce tehdit mesajları gönderdi ve 'sorumlu olmayacağız' dedi, 17 gazeteciyi katletti. Filistin asıllı "ABD vatandaşı" bir aile bu saldırılarda katledildi. İsrail devletinin işgalinin başlamasından bu yana, yüz binlerce Filistinli'nin katledilmesine, uygulanan savaş suçlarının sanki hiç yaşanmamış gibi söz konusu mahkemelerin gündemine bile alınmaması tepki çekici olarak nitelendiriliyor. Yanı sıra, şartlar yaşananların katliamdan ziyade, Filistin halkına geniş çaplı bir "soykırım" olduğunu açık şekilde ortaya koyuyor.

"DEVLET YOKSA SAVAŞ SUÇU DA YOK"

ABD Dışişleri Bakanlığı, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) Filistin'de İsrail tarafından işlenen muhtemel savaş suçlarıyla ilgili ön soruşturma açılması kararına "kesinlikle" katılmadıklarını bildirmiş ve şu açıklamayı yayınlamıştı:

"Uluslararası Ceza Mahkemesi savcısının kararına kesinlikle katılmıyoruz. Defalarca ifade ettiğimiz gibi, Filistin'in bir devlet olduğuna inanmıyoruz ve dolayısıyla Filistin'in Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne katılmasına uygun şartlara sahip olduğunu düşünmüyoruz. Sivil halkına ve topraklarına teröristlerin fırlattığı binlerce rokete karşı koyan İsrail'in Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından incelenecek olması trajik bir ironidir. Taraflar arasındaki anlaşmazlıkları gidermenin yolu doğrudan müzakerelerden geçiyor, iki taraftan birinin tek yönlü eylemleriyle değil."

MAVİ MARMARA'DA KATLEDİLEN "ABD VATANDAŞI" TÜRK

2010'da uluslararası sularda, silahsız şekilde abluka altındaki Gazze'ye yardım ulaştırmaya çalışan filoya saldıran İsrail ordusu Mavi Marmara gemisinde 9 Türk'ü katletmiş, yaralılardan biri de aylar sonra hastanede şehit olmuştu. Saldırılarda İsrail ordusunca 18 yaşındaki Türk asıllı "ABD vatandaşı" Furkan Doğan da katledilmişti. ABD'deki federal mahkemelerin duyarsızlığı bu noktada tekrar ön plana çıkmıştı. nbsp;

OBAMA: "ABD VATANDAŞLARINI KORUYACAĞIZ"

Suriye'de katledilen ABD vatandaşı gazeteci James Foley'in infazı sonrası ABD Başkanı Barack Obama, "ABD vatandaşlarını koruyacağız" açıklamasında bulunmuştu. Yine geçtiğimiz haftalarda ABD'de katledilen üç Müslüman genç için, katliamdan günler sonra kameralar karşısına geçen ABD Başkanı, "ABD'de hiç kimse, kim olduğu, görünüşü veya ibadet şekli nedeniyle hedef alınmamalı" ifadelerini kullanmıştı. Ancak, katledilen üç Müslüman gencin üzerine 100'den fazla kurşun sıkıldığı gözardı edilerek, söz konusu federal mahkemeler olayın "nefret suçu" teşkil etmediğini savunmuştu. Dünden bugüne tüm bu yaşananlar ortaya koyulduğunda, ABD makamlarının insan hakları ve vatandaşlarını koruma konusunda ayrımcı bir politika sergilemesi tüm dünya tarafından tepki çekiyor.